Viyana’nın Sarayları

Tarihin sayfalarında geniş yer tutan Habsburg Hanedanlığının hem yazlık hem de kışlık saraylarının bulunduğu şehir, Viyana’dır. Hanedanlığın 1918 yılında sona ermesinin ardından tüm bu mekanlar sanat ve tarih müzelerine dönüştürülmüştür. O günden bugüne milyonlarca yerli ve yabancı turistin akınına uğramaktadır.

Viyana’da en çok ziyaret edilen saraylar, şehrin kalbi Stephanplatz’a yakın konumdaki Hofburg Sarayıdır. Diğer saraylar olan Schönbrunn Sarayı’na ulaşım için bu meydandan yürüyüp U4’ü kullanarak Stadt-Park istasyonundan 7 durak sonra Schönbrunn istasyonunda inerek ulaşabilirsiniz.

Belvedere Sarayı’na gitmek için de yine bu meydandan U1’i kullanarak Wien Alaudagasse istasyonundan 3 durak sonra Südtiroler Platz istasyonunda inmek gerek.

Hofburg Sarayı

Viyana’nın en merkezinde bulunan Hofburg Sarayı, 1275’te dört kuleli dikdörtgen bir yapı olarak inşa edilmiş, 1533 yılından itibaren yeni eklemelere kavuşmuştur. O yıllarda İmparator Ferdinand ikametgahını Viyana’ya taşımaya karar verince Viyana, Roma İmparatorluğu’nun başkenti olmuştur.

1683’ten itibaren Osmanlı tehdidinin bitmesiyle saraya yeni eklemeler yapılmaya devam edilmiş, Kış Binicilik Okulu, İspanyol Binicilik Okulu ve Reichkanzleitrakt tasarlanmıştır. Yüzyıllar sonra İmparator Franz Joseph’in 1848’den 1916’ya kadar hüküm sürdüğü yıllarda kompleksin en yeni ilaveleri olarak anıtsal kapı olan Michaelertrakt ile Heldenplatz’a bakan çok büyük bir kanat olan Neue Burg inşa edilmiştir.

Hofburg Sarayına giriş, Michaelerplatz’dandır. Sarayın giriş kapısı olan Michaelertrakt, hem anıtsal bir giriş kapısı hem de çok süslü bir Barok geçididir. Michaelertrakt’ın sağında ve solunda herkesin durup baktığı Herkül’ün etkileyici heykelleri ile dekore edilmiştir: denizde güç ve karada güç heykelleri.

Michaelertrakt’ın sol tarafında İspanyol Binicilik Okulu (Spanische Heftennn) ile Kış Binicilik Okulu (Winterreitschule), sağ tarafında Gümüş Müzesi (Silberkammer) bulunmaktadır. İspanyol Binicilik Okulu’nda atların gösterileri ziyarete açıktır. Alternatif olarak eğitim seanslarından birine katılmak veya ayrıca Lippizaner atlarını ahırlarında görmek mümkündür. Müze, Kış Binicilik Okulu’ndaki kahramanlığını gösteren atların ardından, atlılarla ilgili bir dizi eser sergiliyor.

İmparatorluk dairelerine girmeden önce sarayın zemin katındaki Gümüş Müzesi’nde, hanedanlığın etkileyici bir gümüş koleksiyonu ile altın ve porselen eşya koleksiyonu sergileniyor. Müzenin en önemli parçası, on metreden daha uzun yaldız ve bronzla süslenmiş yemek takımları ile donanan Kraliyet yemek masası canlandırmasıdır.

Michaelertrakt, Michaelerplatz’ı sarayın en büyük avlusu olan In der Burg (Innenhof) ile birleştirir. Avlunun ortasında İmparator Franz I.’in heykeli bulunmaktadır. İmparator Franz I.’in heykelinin köşelerinde bulunan dört kadın inanç, barış, adalet ve güçü temsil etmektedir. Heykelin arkasındaki kanatlar 16. yüzyıl Rönesans mimarisini yansıtmaktadır. Sağdaki kanat olan Amalienburg, İmparatoriçe Sisi’nin yaşamını sürdürdüğü bölümdür. Bu kanatın ön yüzünde Güneş Saati ile birlikte Barok Saat de bulunmaktadır.

Hofburg Saray kompleksinin Amalienburg Kanadında, İmparatoriçe Elisabeth (Sisi)’in yaşadığı saray daireleri yer almaktadır. Ziyarete açık olan 21 odadan oluşan bu daireler, Sisi olarak bilinen İmparatoriçe Elisabeth ile ilgili hatıraların bulunduğu Sissi Müzesi’ndedir. Bu müze imparatoriçenin elbiseleri, portreleri ve diğer eşyalarının sergilendiği ve çok rağbet gören bir müzedir. Küçüklüğünde resmettiği figürler, el yazıları, özel eşyaları, etkileyicidir. Spor ekipmanları ile tamamlanan yatak odası, giyinme odası ve büyük ve küçük salon ile yemek odaları ziyaret edilebilir. Dairelerde çini sobalar ve 1850’lerin mobilyaları, Barok veya Rokoko stilinde döşeli odalar çok şıktır ve Sarayın Barok dış cephesi ile de uyumludur.

Sissi, İmparator Franz Joseph ile evliyken 1898’de İtalyan bir anarşist tarafından Cenevre’de öldürülünceye kadar, imparatorun annesi Sophia ile (Sophia, aynı zamanda teyzesidir) anlaşamadığı için yaşamı boyunca Hofburg Sarayı’nda çok kısa süre ikamet etmiş, genelde Avrupa’da seyahat etmiştir. Alçakgönüllü, halkın sorunlarıyla ilgilenen, insancıl ve özgürlüğüne düşkün İmparatoriçe Elisabeth (Sisi), eşi İmparator Franz Joseph’in, Avusturyalıların ve Macarların kalbinde taht kurmuştur.

Michaelertrakt’ın sağında kalan bir başka anıtsal kapı, Reichkanzleittrakt’tır. Hofburg Sarayı kompleksinin Chancellery Kanadında önce Napolyon’un sonra da İmparator Franz Joseph’in yaşam alanı olan İmparatorluk Daireleri (Kaiserapartments) vardır. Dolayısıyla Sissi Müzesi’nden çıkar çıkmaz İmparator Franz Joseph’in zamanının çoğunu geçirdiği mütevazi bir şekilde dekore edilen dairelerine girilir. İmparatorun misafir kabul odası, çalışma odası, yatak odası, imparatoriçenin çalışma odası, yatak odası, banyosu ve beraber yemek yedikleri kraliyet yemek odası görülebilir.

İmparator Franz Joseph’in dairelerinin olduğu bu kanadın tam karşısında kalan kısım ise Leopoldinischertrakt (Leopold Kanadı) adını alır ve bu bölüm günümüzde Avusturya Cumhurbaşkanı’na aittir.

İn der Burg avlusunun sol tarafında yer alan Schweizertrakt (İsviçre Kapısı-bu kapıda, orta çağda İsviçre’den gelen maaşlı muhafızlar nöbet tutarlarmış)’dan, Sarayın 1552 yılında eklenen ve Rönesans tarzında mimariye sahip binalarının olduğu avlusuna geçiliyor. Avlunun adı Alte Burg’dur ve burada Schatzkammer adı verilen Hazine ile 1449 yılında inşa edilmiş olan Kraliyet Şapeli (Burgkapelle) yer almaktadır.

Schatzkammer, Roma İmparatorluğu’nun taç, mücevher, kılıç gibi pahalı ve gücü ifade eden sembollerinin yer aldığı bir müzedir. Özellikle pek çok mücevherle süslü İmparator Rudolph II.’nin tacı dikkat çekmektedir.

Hofburg Sarayından genişletilmiş ve kavisli cepheli bir kanat olarak tasarlanmış olan Neue Burg’dan Heldenplatz (Helden Meydanı)’a çıkılmaktadır. Bu meydanda Prens Eugene anıtı yer almaktadır. Neue Burg İmparatorluk ailesi için tasarlansa da, tamamlanması mali sorunlar nedeniyle (kaynaklar Maria Theresia meydanındaki Sanat Tarihi Müzesi ile Doğal Tarih Müzesine aktarıldığından) gecikince, 1. Dünya Savaşı başlamış, ardından monarşi yıkılmıştır. Böylece Neue Burg’de yapının içine girecek ve konaklayacak bir imparatorluk üyesi kalmamıştır.

Neue Burg’un değişen fonksiyonları sonucunda konuttan müzeye çevrilmesi kararlaştırılmıştır. Sonunda Neue Burg Etnografya Müzesi (Weltmuseum), Tarihsel Müzik Aleti Koleksiyonu (Musikinstrumente), Imperial Armony, Efes Müzesi (Ephesoskammer), Papirus Müzesi (Papyruskammer), Avusturya Tarih Evi ve Ulusal Kütüphanenin okuma salonuna (Prunksaal) ev sahipliği yapmaya, bünyesinde önemli kültür ve sanat faaliyetlerini ağırlamaya başlamıştır.

Neue Burg’daki Efes Müzesi, Türkiye Efes’teki arkeolojik kazılardan elde edilen çok değerli buluntuları sergiliyor. Tarihsel Müzik Aletleri Müzesi, tüm dünyada kullanılan müzik aletleri koleksiyonuna sahiptir. Etnoloji Müzesi de Amerika, Asya, Okyanusya, Afrika ve hatta Sibirya’dan kalma tarihi eserlerden oluşan bir koleksiyon sergiliyor. Neue Burg’da ayrıca 14-17. yüzyıl arasındaki döneme ait zırh koleksiyonlarının sergilendiği bir müze de vardır.

Neue Burg dünya tarihinin en ikonik ve talihsiz anlarından birine de tanık olmuştur. 1938’de Adolf Hitler binanın balkonundan, Avusturya’nın Nazi Almanyası tarafından işgal edildiğini resmen açıklamıştır.

Hofburg Sarayının önünden, bir başka deyişle Michaelertrakt’ın sol tarafındaki Reisculegasse’den dar bir kaldırım boyunca devam edildiğinde Josepsplatz’a çıkılır. İmparator Franz Joseph’e ithaf edilen bu meydanda imparatorun heykeli bulunmaktadır. Bu meydanın en önemli yapısı Avusturya Ulusal Kütüphanesi ve Okuma Salonudur (Österreichische Nationalbibliothek-Prunksaal).

İmparator Karl VI.’ın emriyle 1726’da Barok tarzında inşa edilen Ulusal Kütüphane, Hofburg Saray kompleksinin bir parçasıdır. 80 metre uzunluğu, 15 metre genişliği, 19 metre kubbe yüksekliği ve oval tasarlanmış kitap rafları ile çok şık bir kütüphanedir. Kütüphanede 200 binden fazla cilt sergilenmektedir. Bunların arasında Prens Eugene’nin koleksiyonu da vardır.

Kütüphanenin devamında İmparatorluk düğünlerinin yapıldığı ve Habsburg Hanedanlık üyelerinden ölenlerin kalplerinin gümüş kaselerde saklandığı St. Augustine’s Kilisesi yer almaktadır.

Schönbrunn Sarayı

Habsburg Hanedanlığının yazlık sarayı olan Schönbrunn Sarayı ve bahçeleri, dünyadaki örnekleri içinde en ünlü saray komplekslerinden biridir. Saray, 1642 yılına kadar av ve eğlence yeri olarak kullanılmış, Osmanlı’nın 1683’te Viyana’yı kuşatması sırasında yıkılmıştır. Avusturya’lı mimarların tasarımlarıyla 1696’da inşaatına başlanan saray ve bahçelerin yeniden düzenlenmesi işini, 1743’ten sonra İmparatoriçe Maria Theresia bizzat üstlenmiş, saray Habsburg’un gücünün altın çağı olarak kabul edilen Maria Theresia’nın döneminde en güzel günlerini geçirmiştir. Ancak monarşinin 1918 yılında yıkılmasından sonra sarayın mülkiyeti Avusturya Cumhuriyeti’ne geçmiştir. Schönbrunn bugün Avusturya’da en çok ziyaret edilen kültür ve sanat anıtı olmakla beraber aynı zamanda şehir sakinleri için önemli bir eğlence merkezidir.

İmparator Franz Joseph’in hem doğduğu hem de 86 yaşında vefat ettiği saray, 1441 odalıdır. İmparatorluk Dairelerinden başka, Palmiye Evi (Palmenhause), Hayvanat Bahçesi (Tiergarten), Labirent ve Glorietta kompleksin diğer yapı taşlarıdır. Schönbrunn Sarayı, UNESCO Kültürel Miras Listesi’nde yer almaktadır.

Sarayın ziyaretçileri için ilginç ve büyüleyici olan kısmı, İmparator Franz Joseph ve eşi İmparatoriçe Sisi’nin odalarıdır. İmparatorun çalışma odası ve yatak odası oldukça sade ve mütevazidir. Tüm odalar daha sonra İmparatoriçe Elisabeth (Sisi)’in odalarının bağlandığı saray kısmına gelene kadar sırayla görebilecek şekilde düzenlenmiştir. Bu ünlü çiftten önce sarayda Maria Theresia da yaşamış ve tüm çocuklarını burada doğurmuştur.

Sarayın görkemli mimari yapısı ile içerideki tablo, mobilya ve diğer eşyalar yanında sarayın baktığı büyüleyici bahçenin mimarisi birleşince, Avusturya’nın etkileyici aristokrasi tarihinin canlandırıldığı bir kombinasyon ortaya çıkmaktadır.

Bahçenin yürüme yolları özenle düzenlenmiştir. Bahçede 2 saate yakın zaman geçirileceğinden dolayı hava şartları uygunsa ve rahat ayakkabılarınız varsa ziyaret edilebilir. Büyük saray bahçesi, daha küçük bahçeler ve özel yapılara da sahiptir. Burada, bir hayvanat bahçesinin yanı sıra bir palmiye evi ve labirenti olan özel bir bahçedir.

Palmiye Evi, İmparator Franz Joseph’in talebi doğrultusunda 1820-1821 yıllarında oldukça ileri görüşlü bir mimari örneği olarak demir konstrüksiyon ile inşa edilmiştir. 120 metre uzunluğunda, 2500 metrekarelik tabana sahip, içinde üç ayrı iklim bölgesi olan bu ev, yaklaşık 4.500 farklı bitki türüne ev sahipliği yapmaktadır. Kış aylarında bile en az 18 derece sabit sıcaklığa sahiptir. Heybetli bu demir konstrüksiyonun içindeki botanik yaşam için 40 binden fazla cam panel vardır. Cam panellerin temizliği, Avusturya Donanması’nın sorumluluğundadır.

Schönbrunn Sarayı’nın bahçesinde bir de Labirent bulunmaktadır. Toplam 1700 m²’lik bir yüzeyde 1698 ve 1740 yılları arasında düzenlenmiştir. Bugünkü Labirent ise daha geniş alanda, orijinaline sadık kalınmaya çalışılarak düzenlenmiştir. Yüksek çitlerin çevrelediği bölmeler arasında, dolaşmak ve saklı odayı bulmak, spor severler ve kaşifler için oldukça önemlidir. Burada bazı yetişkinler için matematiksel bilmeceler çözülebilir ve tırmanma oyunları oynanabilir.

Schönbrunn bahçelerinin yukarıya eğimli kısmında, Gloriette görülebilir. Devasa sütunlardan oluşan Gloriette, bahçenin tepesinde adeta bir taç gibi duruyor. Buradan saray kompleksine tepeden bakılabiliyor.

Schönbrunn Sarayı’nın bahçesinde en önemli ayrıntı, Neptün Çeşmesi’dir. Deniz ve deniz canlılarının tanrısı olan Neptün (Yunan mitolojisinde Poseidon)’ü, üç çatallı mızrağıyla Rönesans sonrası eserlerde, örneğin Roma Trevi’de, görmek mümkündür.

Shönbrunn Bahçesinde Neptün Çeşmesi

Belvedere Sarayı

Belvedere, imparatorluğun ve aristokrasinin ihtişamını yansıtan bir saray kompleksidir. Bu komplekste Aşağı Belvedere ve Yukarı Belvedere olmak üzere iki Barok saray, birbirlerine eğimli bir tepede bakmaktadır. İki saray arasında ise çeşmeler ve heykellerin olduğu bir Fransız Botanik Bahçesi vardır.

1918’de 1. Dünya Savaşı’nın ardından Habsburg Hanedanlığı’nın ve monarşinin yıkılmasıyla sarayın mülkiyeti devlete geçmiş ve her iki saray da devlet müzelerine ev sahipliği yapmaya başlamıştır.

Daha önce Hofburg Saray avlusunda heykelini gördüğümüz Prens Eugene, Viyana’nın sembollerinden  Belvedere Sarayı’nı yaptıran kişidir. Yukarı Belvedere aynı zamanda 1. Dünya Savaşı’nın başlamasına yol açan olaydaki kişi olan Arşidük Ferdinand’ın da evi olmuştur.

Sanata düşkün Prens, Avrupa’nın dört bir yanından çok sayıda resim ve heykel koleksiyonu biriktirmiştir. Yaşamının sonunda sanat eserleri ve kütüphanesi, kuzeni Anna Victoria’ya kalmıştır. Ancak Victoria tüm mirası satmıştır. 1752 yılında kraliyet sanat koleksiyonunu sergilemek için Belvedere’yi kullanmaya karar veren Maria Theresia, Sarayı ve koleksiyonu almış, 1779’da da Sarayı ve bahçeleri halka açmıştır. 19. yüzyılın sonundan bu yana sanat koleksiyonu Sanat Tarihi Müzesinde sergilenmektedir. Orta Çağ’dan günümüze uluslararası eserler sergileyen en büyük Avusturya sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapmaktadır.

Yukarı Belvedere Aşağı Belvedere’den daha şık bir görünüme sahiptir. Sarayda kabul salonları ile ziyafet salonları vardır. Cepheyi pek çok heykel süslemektedir.

Yukarı Belvedere Sarayının odalarının birçoğu, Barok resim ve heykel koleksiyonuna sahiptir. En dikkat çeken, alçı kabartmaları ve heykellerle muhteşem bir şekilde dekore edilmiş Mermer Salon (Marmorsaal)’dur. Mermer Salonun tavan fresklerinde Prens Eugene’e atıflar gözükmektedir. Bir başka ilginç oda, Alman sanatçı J. Drentwett tarafından eski Roma evlerinde bulunanlara benzer bir tarzda boyanmış, grotesk duvar resimleri ile süslenmiş Grotesk Salonu (Groteskensaal). Bu odada ayrıca ilginç olanı, aşırı yüz ifadeleri olan tuhaf heykel başları. Bir de küçük ama zengin bir şekilde dekore edilmiş oda olan Altın Dolap’ı kaçırmamak gerekir.

Yukarı Belvedere Sarayı, Viyana’daki en iyi müzelerden biridir. Van Gogh, Monet, Renoir, Schiele ve Kokoschka gibi önemli sanatçıların eserleri yanında Avusturya’nın iftihar ettiği ressam Gustav Klimt’in eşsiz eser koleksiyonu vardır.

Savoy Prensi Eugene’nin yaşam alanları Aşağı Belvedere’deydi. Sarayda, 1714-1716 yılları arasında inşa edilen ve iyi korunmuş bazı görkemli odalar (Prunksaale) var. Aşağı Belvedere, modern sanat müzesine dönüştürülmüştür.

Belverede Sarayı’nın bahçesinde Maria Theresia tarafından yaptırılan Botanik Bahçesi, 2. Dünya Savaşı sırasında ağır hasar görmüş ve yeniden yapılanma 1970’lere kadar sürmüştür. Aşağı ve Yukarı Belvedere arasında bulunan bu bahçe, 1700-1725 yılları arasında yapılmış, çeşitli heykellerin yanı sıra çeşmeler ve peyzaj ile dekore edilmiştir.

Bahçenin üst kısmında İmparatorluğun gücünü ve zekasını imgeleyen heykeller vardır. Bahçenin alt ve orta kısım arasındaki merdiven boyunca da yılın on iki ayını sembolize eden heykeller bulunmaktadır.

Belvedere Saray kompleksine sarayın güneyinden veya kuzeyinden erişilebilir. Aşağı ve Yukarı Belvedere Sarayı ücretli ama bahçeye giriş ücretsizdir.

Belvedere 21 Müzesi ise hem Belvedere Saray kompleksinin dışındadır hem de modern ve karşılaştırmalı sanatlar, empresyonist sanat ile ilgilenenlerin ziyaret edeceği bir müzedir.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
spot_img

Related Articles