BORÇ STOKU VE SERVİSİ ÜZERİNE..

Devletlerin harcamalarını finansmanda öncelikle başvurduğu vergi gelirlerinin çeşitli nedenlerle yetersizliği, borçlanma nedenlerinin başında gelir. Giderek daha sık başvurulan borçlanma, günümüzde artık daha olağan hale gelmiş bir gelir türüdür.

Türkiye’de 2008 krizinin ilk yıllarında 274,8 milyar TL olan iç borç stoku 2013 yılında 403,1 milyar TL’ye, 2018 yılı sonu itibariyle 586,1 milyar TL’ye kadar yükselmiştir.
Toplam brüt dış borç stoku (kamu+özel dış borç stoku) da 2008 krizinin ilk yıllarında 280,9 milyar $’dan 2013 yılında 392,7 milyar $’a çıkarak, 2018 yılı sonu itibariyle 450,1 milyar $’a ulaşmıştır.

Son yıllarda bir önceki yıla göre artış hızını kesmeyen bir borç stokuna sahibiz. Küresel krizden bu yana borç stoku, adeta kendini yenilemiştir.

Hatırlayalım : 2013 yılı milli gelir büyüklüğümüz 950 milyar $. 2018 yılı milli gelir büyüklüğümüz ise 763 milyar $. Milli gelir büyüklüklerimizle brüt dış borç stokunun bağı kurulduğunda, dış borç yükü 2013’de %41.3, 2018’de %56.7 olarak hesaplanmaktadır. Doğrusu, hem borçluluk düzeyindeki artış hem de milli gelirdeki kayıp sonucu da, daha borçlu bir ülkeyiz.

İçeriden ya da dışarıdan borçlanma yoluyla elde edilen kaynakların hangi alanlarda kullanılacağı kadar, geri ödemelerinin nasıl ve hangi şartlarda gerçekleştirileceği, ekonominin gidişatı açısından önem taşır.

Borç geri ödemelerinde sözleşmeden doğan yükümlülükler bağlamında, anapara ödemesinin yanında bugünkü tüketimden vazgeçmenin bedeli olan faiz ödemeleri de alacaklılara aktarılır. Dolayısıyla borç servisi (borç mürettebatı), borç anapara ve faiz ödemesini kapsar. Önümüzdeki dönemde gerçekleştirilecek hem iç hem de dış borç servisine kısaca göz atalım:

2018 yılı toplam borç servisi 224,8 milyar TL olarak gerçekleşmiştir. Bu tutarın 60,2 milyar TL’si dış borç servisi iken, 164,6 milyar TL’si iç borç servisidir.

2019 yılının henüz ilk beş ayında toplam borç servisi 100 milyar TL’ye ulaşmıştır. Bu tutarın 30,9 milyar TL’si dış, 66,6 milyar TL’si ise iç borç servisine ait.

2019 yılının ilk beş ayında iç borç servisinin içinde faiz ödemesinin yükü, anaparayı geçmiş görünüyor. İç borç faiz ödemesi 33,8 milyar TL, dış borç faiz ödemesi de 11,8 milyar TL.

İç borç ödeme projeksiyonuna dair bilgiler pek iç açıcı değil. Hazine, 2019 yılı Temmuz ayında toplam 21,5 milyar TL’lik iç borç servisi gerçekleştirecek. Bu tutarın dörtte üçü anapara, dörtte biri faiz ödemesinden oluşacak. İç borç servisinde Hazineyi Kasım ayından itibaren zorlu bir dönem bekliyor. Örneğin Temmuz ayındaki ödemenin aynısı Kasım ayında da tekrarlanacak.

İç borç ödeme projeksiyonu verilerine göre 2020, 2019’a göre daha zor geçecek gibi görünüyor. 2020 yılı Şubat ayında iç borç servisi 23,8 milyar TL, Mart ayında ise 28,3 milyar TL olarak planlanmış durumda.

Dış borç servisi projeksiyonu verileri de şöyle: 2019 Temmuz ayında 315 milyon $, bir başka deyişle, 23 Temmuz 2019 tarihli döviz kuruna göre yaklaşık 1,8 milyar TL’lik dış borç servisi gerçekleşecek. Ağustos ayında dış borç servisi 5 milyar TL ve bu tutarın yarısı anapara, yarısı da faiz ödemesinden oluşuyor. Yine bu yılın Kasım ayında dış borç servisi 11 milyar TL’ye ulaşıyor. Hazineyi 2020 yılı Mayıs ayında 15,5 milyar TL’lik rekor bir dış borç servisi bekliyor olacak. Döviz kurunda artış gerçekleşmesi halinde, servis tutarını da artış yönünde revize etmek gerekecek.

Borç faiz ödemeleri bütçede bir harcama kalemi olduğundan vergi gelirleriyle finanse edilmeyi bekler. 2019 yılının ilk beş ayında kurumlar vergisi hasılatı 36,7 milyar TL ve borç faiz ödemelerini karşılama potansiyelini taşımıyor. 2019 yılının ilk beş aylık ÖTV hasılatı ise sadece 52,6 milyar TL. Borç faiz ödemeleri adeta vergi gelirlerinin peşine düşmüş durumda.

Borç servisinin faiz ayağının en önemli olumsuz yansıması bütçe açığı üzerindedir. 2019 yılının ilk beş ayında borç faiz ödemeleri 50 milyar TL’ye ulaşmış durumda. Bu tutar, geçen yılın aynı dönemine göre %66’lık bir artışa işaret etmektedir. 2019 yılı ilk beş aylık bütçe açığı da geçen yılın aynı dönemine göre %60 artış göstererek, mali disiplinin tehdit altında olduğunu ortaya koymaktadır. Bozulan mali disiplin ve büyüyen bütçe açığı da yeniden borçlanma gereğini ortaya çıkarmaktadır.

Sonuç olarak, mali disiplinden uzaklaşma ve “Bütçe açığı – Faiz Ödemesi – Borç” sarmalı, ekonomik istikrarın en önemli tehdit unsurlarındandır.

Veriler için bkz: HMB, Kamu Borç Yönetimi Raporları.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_img

Related Articles