“KRİZ” DEDİKLERİ..

Sosyal bilimler alanında krizi tanımlamadan önce, etimolojik kökenine inerek yapılabilecek bir analiz, içinden geçtiğimiz kriz dönemine olumlu bir bakış açısı yakalamamıza neden olacaktır. Tüm olumsuz çağrışımlarına rağmen Yunanca kökenli kriz, “dönüm noktası” gibi isim ve “ayırmak”, “bölmek”, “karar vermek” gibi fiil anlamları taşır. Burada birbirinden farklı ancak ilişkili iki anlam söz konusudur. Esasında kriz bir son değil, yeni uyumlaşmalar yoluyla sondan uzaklaşmayı da içeren bir kavramdır. Önder’e göre krizin, bazı kesimler için eskiye göre daha güçlü bir yeniden yapılanma için fırsat olabilmesi, bazı kesimlerin de gerçek anlamda bunalım ve çöküşünü gerektirmesi gibi iki anlamı olup, birbirini tamamlayıcıdır (Önder, 2001: 45).

Sosyal bilimler alanında kriz kelimesi ise buhran ve bunalım gibi kavramlarla eş anlamlı olarak kullanılmakta olup, beklenmedik bir sosyal, ekonomik veya psikolojik gelişme karşısında normal ilişkilerin ciddi olarak sarsılması, karşılaşılan sorunun halledilmesinde mevcut çözüm yollarının yetersiz kalması sonucunda ortaya çıkan durumu ifadede kullanılır (Güven, 2003: 58). Bu terim, genel olarak sermaye birikimi ve ekonomik büyüme sürecindeki kesintileri ifade eder. Ancak bu anlamıyla ele alındığında süreçteki kesintilerin büyük bölümü, devletin sermayeye yönelik teşvikleriyle hafifleyip süresi kısaldığından sahip oldukları toplumsal önem düzeyi de sınırlanır.

Söz konusu kesintiler basitçe gelip geçmekle kalmadığı gibi, çok daha büyük boyutlar kazanır. Dolayısıyla sadece krizlerin neden oluştuğu değil, neden bazılarının farklılaştığını, örneğin neden çok uzun süreli olup, toplumsal ve siyasi değişimler yarattığını sorgulamalıyız (Panitch & Gindin, 2011: 19-20).

Daha seyrek ama yapısal nitelikli krizlerle, kapitalizmin modern çağında karşılaşılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılın ilk büyük buhranı olan 1929 Büyük Buhranı, 1970’li yıllar boyunca devam eden stagflasyon ve 2007’den bu yana süregelen küresel kriz. Tam da bu noktada kapitalizmin çelişkili süreçleri, kökeni, doğası ve sonuçları, tarihsel koşullara bağlı olarak değişen krizlere yatkın bir seyir izlediğini ve nihayetinde tekrar ettiğini bize gösterir.

Kriz kavramına odaklanıldığında farklı türde krizlere de rastlanır. Dolayısıyla kriz kavramı ile neyin kastedildiğini anlayabilmek için, kriz türlerini tanımlamak gerekir. Bir sonraki yazımda kriz türlerine ve kriz modellerine değineceğim…

KAYNAKÇA

  • Önder, İzzettin (2001); “Ekonomik Kriz”, Yeni Türkiye, Ekonomik Kriz Özel Sayısı – I, Yıl: 7, Eylül-Ekim.
  • Delice, Güven (2003); “Finansal Krizler: Teorik ve Tarihsel Bir Perspektif”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı: 20, Ocak-Haziran.
  • Panitch, Leo & Sam Gindin (2011); “Kapitalizmde Krizler ve Bu Defaki Kriz”, Ed. by: Panitch, L., G. Albo & V. Clibber, Socialist Register 2011: Bu Defaki Kriz, İstanbul, Yordam Kitap.

Bu yazı, kaynak gösterilmeden kullanılamaz. 

Kaynak : Binhan Elif YILMAZ (2013); Küresel Krizin Avrupa’da Borç Çıkmazına Dönüşümü, İstanbul, Derin Yayınları, ss. 5-6.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

spot_img

Related Articles