Günümüzde halen “genç” nüfusa sahip olan ülkemizin büyüme ve kalkınma yolunda ilerleyebilmesi, işsizlikle mücadele edebilmesi için, gerek emek gerekse girişimci üretim faktörlerini en etkin şekilde kullanması gerekmektedir. Bu amaca ulaşmada devletin elinde kamusal araçları bulunmaktadır. İstihdam ve büyüme politikalarını etkileyebilecek bir vergi politikası, bu araçlardan biridir. Bu bağlamda 10.02.2016 tarihli 29260 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6683 sayılı Kanunun 1. maddesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu (G.V.K)’nun mülga mük. 20. maddesinde, “Genç Girişimcilerde Kazanç İstisnası” başlığı altında bir istisna uygulaması getirilmiştir.
1. GİRİŞİMCİ VE GİRİŞİMCİLİK
Üretim faktörlerinden biri olan girişimci, insana ve onun emeğine bağlı olup, yarar ortaya çıkaracak bir ekonomik değere dönüştüren, riskleri göze alabilen kişidir. OECD’ye göre girişimci, yeni iş imkânlarını şekillendiren ve kaynakları iyi değerlendirme kabiliyetine sahip olan kişidir (OECD, 1998). Girişimciler yenilikçi, yaratıcı, risk alan, ortaya çıkan fırsatları maksimum ölçüde değerlendirebilen özellikleri ile ekonomik gelişmeye dinamizm kazandıran, yeni firmaları kuran ve geliştiren bireysel aktörler olarak öne çıkarlar (Yetim, 2002:80). Girişimcilerin sahip oldukları bu tür özellikleri yanında, yaşadıkları bölge ya da ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel özellikleri de girişimcilik üzerinde etkilidir.
Girişimcilik ise sermaye, emek ve doğal kaynaklar üretim faktörlerini de kullanarak, mal ve hizmet üretme ve riski üstlenme faaliyetidir. Girişimcilik ile ilgili yapılan farklı tanımlar, bir yandan “iş kurma ve büyütme” gibi süreçleri işlemekte, diğer yandan da risk alma iştahı, yenilikçilik, fırsatları belirleme ve bu fırsatlardan faydalanma gibi özellikleri barındırmaktadır. Son dönemlerde ise özellikle “yüksek büyüme potansiyeli” ve “büyüme iddiası” gibi kavramlar, girişimci ve girişimcilik ile ilgili yapılan tanımlama ve değerlendirmelerde özel bir yer tutmaya başlamıştır (T.C. Kalkınma Bakanlığı, 2014:3-4). Girişimcilik, refahı arttıran, yeniliğe açık, üretken ve büyümeye katkı sağlayan pek çok faydaya sahip olduğu için, özel sektör eliyle büyüme modelini benimsemiş hemen her ülkenin izlediği iktisat politikalarında, girişimciliğin özendirilmesine dair politikalara öncelik verilir.
2. GİRİŞİMCİ, SERMAYE BİRİKİMİ VE EKONOMİK BÜYÜME
Dünya üzerinde pek çok ülkenin ulaşmaya çalıştığı amaçlardan biri, toplumların yaşam standardının devamlı olarak yükseldiği bir süreci yaşamaktır. Ne var ki bu süreç kapitalizmin krizleri, savaş ya da doğal afetler nedeniyle kesintiye uğrar. 1950’li yıllara kadar ekonomik istikrara ulaşma çabasında olan maliye politikası, 1960’lı yıllarda tam istihdam durumundaki bir ekonominin sürdürülebilir ve olabildiğince yüksek bir büyüme hızının nasıl sağlanabileceği üzerine odaklanmıştır (Yılmaz, 2016:429).
Gerek Neo-Keynesyen Büyüme Teorisi çerçevesinde Harrod-Domar büyüme modeli, gerekse bu modelin eksiklikleri çerçevesinde geliştirilen Neo-Klasik Büyüme Modelinde, ekonomik büyümenin stratejik faktörlerinden biri, sermaye birikimidir (diğer faktörler ise nicel ve nitel açıdan iyileştirilmiş emek arzını bünyesinde barındıran nüfus ile teknolojik gelişmedir). Sermaye birikiminin en önemli unsuru yatırımlardır. Yatırımları ise tasarruf ve girişimci olmaksızın gerçekleştirmek, olanaksızdır.
2.1. EKONOMİK BÜYÜME VE VERGİ POLİTİKASI
Ekonomik büyümenin toplumlara önemli ekonomik ve sosyal kazanımları vardır. Büyüyen ekonomilerde yapısal değişim kolaylaşır, ulusal ve uluslararası düzeyde gelir dağılımına ilişkin eşitlik kaygıları azalır.
Vergileme yatırım, tasarruf, emek arzı kararları ve risk alma eğilimi üzerinde saptırıcı etkiler yaratarak, büyümeyi negatif etkiler. Söz konusu saptırıcı etkiler ve verginin aşırı yükünün ortaya çıkmaması için, özel sektör öncülüğünde büyüme yolunda ilerleyen bir ekonomide karar alıcıların, ekonomik büyümenin üç önemli stratejik faktörünü zedelemeyecek uygulamaları hayata geçirmesi gerekir.
Görüldüğü üzere devletlerin, büyüme ve kalkınmanın finansmanında, gerek doğrudan katkıları gerekse sağladığı denetim ve teşvik çerçevesinde dolaylı katkıları nedeniyle, temel gelir kaynağı olan vergi gelirlerine ve iyi dizayn edilmiş bir vergi politikasına ihtiyacı vardır. Düşük gelir ve kurumlar vergisi oranları, tasarrufun düşük vergilendirilmesi, bu alanlara getirilebilecek indirim oranları ve istisnaların, yatırımların artmasına ve sermaye birikiminin hızlanmasına katkı sağlayacağı açıktır.
2.2. VERGİ BAĞIŞIKLIKLARI VE ÖZENDİRİCİLER
Vergi bağışıklıkları, vergi konusunun daraltılması yoluyla elde edilir. En önemli vergi bağışıklıkları, istisna ve muafiyettir. İstisna, vergiye tabi olması gereken bir vergi konusunun, yine kanunla vergilendirilmemesi halidir. Çeşitli vergi kanunlarında istisnalar, tam ya da kısmi ile daimi ya da geçici istisnalar şeklinde sınıflandırılır. Muafiyet ise, gerçekte vergi yükümlüsü olan kişi veya kişilerin, kanunla mükellefiyet dışı bırakılmasıdır.
İstisnalar vergilemede vergi konusu ile ilgili, muafiyetler de vergilemede kişi ile ilgili sınırlamalardır.
Ekonomik büyüme amacına ulaşmayı hedefleyen bir iktisat politikası uygulamasında, vergi sistemine yönelik düzenlemelerin, özendiriciler üzerinde olumsuz etki yapmaması gerekir. Burada özendiricileri en az etkileyecek vergi sistemine sahip olmak gerekir. Bunun için de vergi oranlarının yüksekliği ve tarife yapısında değişikliğe gidilmesi etkili olurken, ayrıca çeşitli vergi muaflık, istisna ve indirim oranları kullanılabilir.
Ancak bu konuda başarı elde etmek zordur. Marjinal tasarruf eğilimi pozitif olan orta ve üst gelir gruplarına getirilecek vergisel teşvikler, gelir dağılımında adaleti sağlamaya çalışan vergi politikası ile çatışır. Ödeme gücü arttıkça marjinal vergi oranını arttırarak sağlanacak dikey adaletten ödün verilmek zorunda kalınır.
3. TÜRKİYE’DE NÜFUS YAPISI VE GENÇ NÜFUS
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun 2015 yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre ülkemiz nüfusu 31 Aralık 2015 tarihi itibariyle 78.741.053’tür. TÜİK’in nüfus projeksiyonuna göre nüfusumuzun 2050’de en yüksek rakam olan 93.475.000 kişiye ulaştıktan sonra 2050’den itibaren düşmeye başlayacağı ve 2075’de ise 89.172.000 kişi olacağı tahmin edilmektedir.
Ülkemizde nüfus artış hızının giderek düştüğü bir gerçektir. 2000 yılında %2 olan nüfus artış hızı, 2010 yılına gelindiğinde %1,6’a gerilerken, nüfusumuz 2015 yılında bir önceki yıla oranla %1,34 artış göstermiştir. Projeksiyonlar, nüfus artış hızının 2020’da %0,9’a, 2030’da ise %0,7’ye düşeceği yönündedir.
Günümüz Türkiye nüfusunun en önemli özelliklerinden biri, şu anda genç nüfusa sahip olması ancak demografik dönüşümün de içinde bulunmasıdır. TÜİK nüfus verilerine göre 15-19 yaş aralığında 6.5 milyon, 20-24 yaş aralığında 6.2 milyon kişi yaşamaktadır. 25-29 yaş aralığında da 6.3milyon kişi bulunmaktadır. Bu nüfusun 3.2 milyonu erkek ve 3.1 milyonu kadındır. Görüldüğü üzere girişimci sayılacak nüfus olan 20-29 yaş arası nüfusun toplam nüfusa, oranı, %12,1’dir.
Ancak Türkiye, genç nüfusunu yitiren ve yaşlı nüfusu artan bir demografik dönüşüm içine girmiştir. Her şeyden önce doğurganlık oranı giderek azalmaktadır. Ayrıca, tıp alanındaki ilerlemeler ve sosyo-ekonomik olanaklarla ölüm oranları gerileyerek, daha uzun yaşam beklentisi de artmaktadır.
Demografik göstergelerdeki doğurganlık hızı, nüfus artış hızı beklentisi ile doğuşta yaşam beklentisine ilişkin eğilimler devam ettiği takdirde, Türkiye nüfusu yaşlanmaya devam edecektir. Bu oranlar, Türkiye’nin büyük çaplı bir dönüşüm geçirmekte olduğunu ortaya koymaktadır. Demografik dönüşüm tamamlandığında, ülke nüfusu sabitlenecek ve bugünkünden çok farklı bir nüfus yapısı ortaya çıkacaktır. Batılı ülkelerin 100 yılı aşkın bir sürede yaşadığı bu süreci Türkiye, 40-50 yılda yaşamıştır ve bu süreç önümüzdeki 20 yılda tamamlanacaktır (Yılmaz, 2014:55).
Önümüzdeki 20 yılda genç nüfusun toplam nüfus içindeki payı sürekli olarak düşerek, Türkiye “genç bir ülke” olma özelliğini kaybedecektir. 0-14 yaş arası nüfusun toplam nüfusa oranı 2000 yılında %29,83 iken, genç nüfus azalarak 2020 yılında %23,46’ya, 2050 yılında %18,18’e düşecektir (Tablo 1).
Tablo 1. Türkiye’de Nüfusun Seçilmiş Yaş Gruplarına Göre Dağılımı Projeksiyonu
|
2000 |
2010 |
2020 |
2030 |
2040 |
2050 |
0 – 14 |
29,83 |
26,16 |
23,46 |
20,81 |
19,42 |
18,18 |
15 – 64 |
64,47 |
67,53 |
68,61 |
68,32 |
66,89 |
64,5 |
65 + |
5,69 |
6,3 |
7,93 |
10,88 |
13,69 |
17,32 |
Kaynak : TÜİK, 2014 ve Hoşgör, 2010’dan aktaran, Yılmaz, 2014:56.
Görüldüğü üzere Türkiye, demografik dönüşüm sonucu yoksun kalacağı genç nüfusa sahip olduğu gibi, onun istihdamında da sorunlar yaşamaktadır. Mayıs 2016’da yayınlanan DİSK/Genel-İŞ’in raporuna göre Türkiye’de 15-24 yaş arası genç işsiz ortalaması %18,5 düzeyindedir. Erkeklerde bu oran %16,5 iken, kadınlarda %22,2’ye ulaşmaktadır. Türkiye’deki 3 milyon 57 bin dar tanımlı işsizin %30’u, yani 919 bini gençlerden oluşmaktadır. Aynı raporun verilerine göre Türkiye’de genç işsizler içerisinde üniversite mezunları en yüksek orana sahip gruptur. Yükseköğrenim mezunlarının %29,5’i işsiz olup, üniversite mezunlarında genç kadın işsizliği %35,9 iken, genç erkek işsizliği %21,5’dir (DİSK/Genel-İŞ, 2016:3).
Genç işsizliğinin günümüzde sahip olduğu boyut korkutucu iken, kayıt dışılık ile de mücadele edilmesi gerekmektedir. Ülkemizde ortalama her 3 gençten biri kayıt dışı çalışmaktadır. 3 milyon 117 bin ücretli çalışan gencin, 1 milyonu kayıt dışında yer almaktadır. Kayıt dışı çalışma oranlarının bu kadar yüksek olması, gençleri güvenceli bir gelecekten uzaklaştırmakta ve onların daha çok ‘günü kurtarmaya dönük’ çalışma biçimlerinde istihdam edilmelerine neden olmaktadır. Öte yandan genç kadınların 737 bini kayıtlı ve 268 bini kayıt dışı çalışırken, genç erkeklerin 1 milyon 352 bini kayıtlı, 760 bini kayıt dışı çalışmaktadır (DİSK/Genel-İŞ, 2016:4).
Türkiye’de hem kadınların hem de erkeklerin işgücüne katılma oranları da azalmaktadır. 1980’li yılların sonlarında erkekler için %81, kadınlar için ise %34 olan işgücüne katılma oranı, 2007 yılında kadınlarda %23,6, erkeklerde %63,8 olarak gerçekleşmiştir. Özellikle kadınların işgücüne katılım oranlarındaki azalma dikkat çekicidir. 2012 yılına gelindiğinde kadınların payı %29,5 ve erkeklerinki %71 olmuştur. 10. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda kadınların işgücüne katılma oranı %34,9 olarak hedeflenmiştir.
4. GENÇ GİRİŞİMCİLERDE KAZANÇ İSTİSNASI
Genç girişimcilerimizin ekonomik hayattaki etkinliklerinin arttırılması ve desteklenmesi amacıyla 193 sayılı G.V.K.’nın mülga mük. 20. maddesi, 6663 sayılı Kanunun 1. maddesiyle yeniden düzenlenerek, Genç Girişimcilerde Kazanç İstisnası’na ilişkin hükümler 10.02.2016 tarihinde yürürlüğe girmiş ve 05.05.2016 tarihinde 29703 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 292 seri no’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile de, söz konusu kazanç istisnasına ilişkin usul ve esaslar ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir.
4.1. İSTİSNANIN KAPSAMI VE ŞARTLARI
Mükerrer m. 20’ye göre; ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle adlarına ilk defa gelir vergisi mükellefiyeti tesis olunan ve mükellefiyet başlangıç tarihi itibarıyla 29 (yirmi dokuz) yaşını doldurmamış tam mükellef gerçek kişilerin, faaliyete başladıkları takvim yılından itibaren üç vergilendirme dönemi boyunca elde ettikleri bu kazançlarının 75.000 Türk lirasına kadar olan kısmı, aşağıdaki şartlarla gelir vergisinden istisna edilmiştir:
- İşe başlamanın kanuni süresi içinde bildirilmiş olması,
- Kendi işinde bilfiil çalışılması veya işin kendisi tarafından sevk ve idare edilmesi (Çırak, kalfa veya yardımcı işçi çalıştırmak ya da seyahat, hastalık, askerlik, tutukluluk ve hükümlülük gibi zaruri ayrılmalar dolayısıyla geçici olarak işinde bilfiil çalışmamak bu şartı bozmaz.),
- Faaliyetin adi ortaklık veya şahıs şirketi bünyesinde yapılması hâlinde tüm ortakların işe başlama tarihi itibarıyla bu maddedeki şartları taşıması,
- Ölüm nedeniyle faaliyetin eş ve çocuklar tarafından devralınması hâli hariç olmak üzere, faaliyeti durdurulan veya faaliyetine devam eden bir işletmenin ya da mesleki faaliyetin eş veya üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil) kan veya kayın hısımlarından devralınmamış olması,
- Mevcut bir işletmeye veya mesleki faaliyete sonradan ortak olunmaması.
Yukarıdaki şartları sağlayan tam mükellef gerçek kişiler (dar mükellef gerçek kişiler istisnadan yararlanamayacaklardır), 10.02.2016 tarihinden itibaren ticari, zirai ve mesleki faaliyeti nedeniyle adına ilk defa vergi mükellefiyeti tesis edilmiş olması ve mükellefiyet başlangıç tarihi itibariyle 29 yaşını doldurmamış olmaları şartıyla istisnadan yararlanabilirler (10.02.2016 tarihinden önce işe başlayan mükelleflerin bu istisnadan faydalanması mümkün değildir).
292 seri no.lu Genel Tebliğ’in 3. maddesi, yukarıdaki istisnadan yararlanma şartlarına ilişkin açıklamalar ve örnek olayları aktarmaktadır. Ayrıca söz konusu madde, Genç Girişimcilerde Kazanç İstisnasında özellikli durumları da düzenlemektedir:
4.2. İSTİSNA UYGULAMASI VE TUTAR
292 seri no.lu Genel Tebliğ’in 4. madde hükümleri, istisnanın uygulama esaslarını ele almaktadır:
İstisna şartlarını sağlayan mükelleflerce daha sonra herhangi bir nedenle faaliyetin terk edilmesi durumunda, terk tarihine kadar elde edilen kazançlar dolayısıyla istisnadan yararlanılırken, faaliyet terk edildikten sonra istisna kapsamındaki söz konusu faaliyetlere tekrar başlanılması halinde ise adlarına ilk defa gelir vergisi mükellefiyeti tesis olunması şartı ihlal edilmiş sayılacağından, bu istisnadan yararlanılamaz.
İstisnadan yararlananların, yararlanma süresi içerisinde faaliyetlerini ticari, zirai ya da mesleki faaliyet olarak değiştirmesi veya faaliyet konusunda değişiklik yapmaları durumlarında, istisnadan kalan süre kadar yararlanmaları mümkündür.
292 Seri no.lu Genel Tebliğ’in 5. madde hükümleri, istisnanın tutarı ve özellikli durumlardaki tutar durumunu ele almaktadır:
İstisna, her vergilendirme döneminde yıllık 75.000 Türk lirası olarak uygulanacak olup, bir vergilendirme döneminde istisna tutarının altında kazanç elde edilmesi durumunda ise istisnadan yararlanılmayan tutar ertesi yıla devredilmez.
Takvim yılı içerisinde işe başlanılması veya işin terk edilmesi durumlarında; işe başlama tarihinden yıl sonuna kadar olan kıst dönem bir vergilendirme dönemi, takvim yılı başından işin terk edildiği tarihe kadar olan kıst dönem ise bir vergilendirme dönemi sayılacak olup, bu dönemler için istisnadan tam olarak yararlanılır.
İstisna, ticari, zirai veya mesleki faaliyetten dolayı kazanç elde eden ve şartları sağlayan gerçek kişilere uygulandığından, istisna şartlarını taşıyan mükelleflerin bir vergilendirme döneminde anılan faaliyetlerden bir veya birkaçından kazanç elde etmeleri durumunda, söz konusu istisna beyan edilen bu gelirlerin toplamına uygulanır.
İstisna, her durumda ticari, zirai veya mesleki faaliyeti nedeniyle ilk defa gelir vergisi mükellefiyetinin tesis olunduğu dönemden başlamak üzere üç vergilendirme dönemi ile sınırlı olup, önceki faaliyete devam edilirken yeni bir faaliyete başlanılması istisna süresini uzatmaz.
4.3. DİĞER HUSUSLAR
292 seri no.lu Genel Tebliğ’in 6. madde hükümleri, istisna ile ilgili diğer hususları düzenlemektedir:
Bu istisnanın, G.V.K.’nın 94. maddesi uyarınca tevkif suretiyle ödenecek vergiye etkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla, G.V.K.’nın 94. maddesinin birinci fıkrası kapsamında bulunanlar tarafından, istisnadan yararlananlara tevkifat kapsamında ödeme yapılması durumunda, gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.
Diğer taraftan, anılan Kanunun mükerrer 20. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “istisna kapsamındaki faaliyetlerden kazanç elde edilmemesi veya istisna haddinin altında kazanç elde edilmesi hâllerinde dahi yıllık beyanname verilir” hükmü gereği, istisnaya konu kazancın elde edilmesi sırasında tevkif edilen vergilerin tamamı, beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisinden mahsup edilebilir.
Mükellefler tarafından yıllık gelir vergisi beyannamesinin gelir bildirimi tablolarına, istisna düşüldükten sonra kalan tutar yazılır.
İstisnadan yararlanan ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek erbabı (basit usulde vergilendirilenler, G.V.K.’nın 42. maddesi kapsamında kazanç elde edenler ve noterlik görevini ifa ile mükellef olanlar hariç) geçici verginin hesabında da söz konusu istisnayı dikkate alacaklardır.
Kazanç istisnasından yararlanan mükellefler, beyana tabi başka bir gelirlerinin olması durumunda da ticari, zirai ve mesleki kazançları dolayısıyla istisnadan yararlanabilirler.
4.4. BASİT USULE TABİ MÜKELLEFLERE UYGULANACAK KAZANÇ İNDİRİMİ
193 sayılı G.V.K.’nın 89. maddesinin birinci fıkrasına, 6663 sayılı Kanunun 2. maddesiyle aşağıdaki 15 numaralı bent eklenmiştir.
Söz konusu hüküm uyarınca, ticari kazancı basit usulde tespit edilen mükelleflerin beyan ettikleri ticari kazançlarına herhangi bir süre ile sınırlı olmaksızın 8.000 Türk liralık indirim uygulanır.
İndirim, 01.01.2016 tarihinden itibaren elde edilecek gelirlere uygulanır. Söz konusu indirim, basit usule tabi mükelleflerin sadece ticari kazançlarına uygulanacak olup, beyana tabi diğer gelir unsurlarının da bulunması halinde bu gelirlere indirim uygulanmaz. Ayrıca, vergilendirme döneminde kazanç elde edilmemesi veya 8.000 Türk lirasının altında kazanç elde edilmesi nedeniyle yararlanılamayan indirim tutarı, ertesi yıllara devredilmez.
Ticari kazancı basit usulde vergilendirilen mükellefler genç girişimcilere ilişkin kazanç istisnası ile 8.000 Türk liralık indirimden birlikte yararlanamazlar.
Ticari kazancı basit usulde tespit edilen mükelleflerden genç girişimcilere ilişkin kazanç istisnası ile 8.000 Türk liralık indirime ilişkin şartları birlikte taşıyanlar, söz konusu istisna veya indirimin hangisinden faydalanacaklarını kendileri belirler.
Basit usule tabi mükelleflerin herhangi bir nedenle takvim yılı içerisinde gerçek usule geçmeleri durumunda, 8.000 Türk liralık indirimden yararlanmaları mümkün değildir. Ayrıca, gerçek usule geçen mükellefler, genç girişimci istisnasına ait diğer şartları taşısalar dahi ilk defa mükellefiyet tesis edilme şartı ihlal edilmiş olduğundan, söz konusu istisnadan da yararlanamazlar.
İndirim tutarı, Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesinin (Beyana Tabi Geliri Sadece Basit Usulde Tespit Edilen Ticari Kazançlardan İbaret Olanlar İçin) “Gelir Bildirimi” bölümünün ilgili satırında gösterilir. Öte yandan, söz konusu indirim tutarı basit usulde tespit edilen ticari kazancın yanında beyana tabi başka bir gelir unsurunun bulunması halinde “Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesinin Eki”nde yer alan “Basit Usulde Ticari Kazançlara İlişkin Bildirim” bölümünün ilgili satırında gösterilir.
SONUÇ
Genç Girişimlerde Kazanç İstisnası düzenlemesi ile 18-29 yaş arasındaki genç girişimciler, 3 yıl boyunca vergi indirimi elde edeceklerdir. Devlet, kendi işini kurmak için ticari hayata atılan ve risk alan genç girişimcilerden 3 yıl süreyle vergi almayarak (kazanca göre kısmen ya da tamamen), vazgeçtiği vergi tutarını genç girişimciye bir maddi destek olarak bırakmaktadır. Bu tür vergi politikaları, gerek sermaye birikiminin arttırılmasına gerekse istihdam sorunlarının aşılmasına katkı sağlarken, ülkede girişimcilik kültürünün de yerleşmesine olanak tanımaktadır.
Genç girişimcilere yönelik istisna, demografik fırsatı neredeyse geride bırakan ve genç nüfusu azalmakta olan ülkemiz için, geç kalınmış bir istisna düzenlemesidir. Ancak eksikliğinin anlaşılması da önemlidir. Hatta uzun süredir yeni yazılacak gelir vergisi kanunu tasarısı içine yerleştirilmeyi beklerken, kanunun yeniden yazımı gecikince, özel bir kanun ile yürürlüğe sokularak, zaten varolan gecikmenin derinleşmesi önlenmiştir.
İstihdamda yaşanan sorunların ulaştığı boyut, genç girişimlere yönelik istisnanın haklı gerekçelerinden birini oluşturmaktadır. Ancak işgücüne katılımda erkeklerden daha şanssız olan kadınlarımızın varlığı, genç kadın istihdamında da başarılı sonuçlar alınamadığı gerçeğini ortaya koymaktadır. Günümüz Türkiye’sinde, mevcut istisna tutarının genç kadın girişimciler için yükseltilmemiş olması, önemli bir eksikliktir. Söz konusu tutarın genç kadın girişimciler için 75.000 TL’nin üstünde tutularak pozitif ayrımcılığın hayata geçirilmesi, ülkemizde kadın girişimciliğinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesine katkı sağlayacaktır.
KAYNAKÇA
DİSK/Genel-İŞ Sendikası (2016); Türkiye’de Genç İstihdamı ve İşsizlik, Emek Araştırma Raporu-8.
OECD (1998); Fostering Entrepreneurship, Paris.
T.C. Kalkınma Bakanlığı (2014); Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018), Girişimcilik Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara.
Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı (TÜİK); İstatistik Göstergeler, www.tuik.gov.tr
Yetim, Nalan (2002); “Sosyal Sermaye Olarak Kadın Girişimciler: Mersin Örneği”, Ege Akademik Bakış, Cilt: 2, Sayı: 2, ss. 79-92.
Yılmaz, Binhan Elif (2018); Maliye – Kamu Harcamaları, Kamu Gelirleri, Kamu Borçları, Maliye Politikası, Güncellenmiş ve Genişletilmiş 3. Basım, Der Yayınevi, İstanbul.
Yılmaz, Binhan Elif (2014); Sosyal Güvenlik Ekonomisi, Derin Yayınları, İstanbul.
31.12.1960 Tarihli 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu.
10.02.2016 Tarihli 6663 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun.
05.05.2016 Tarihli 292 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği.
[1] Bu makale, Vergici ve Muhasebeci ile Diyalog Dergisi’nin Aralık 2016 sayısında yayınlanmıştır.
Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.